Yemiyor… Çok yiyor…
Bu çocuk nasıl beslenecek?
Beslenme Bozuklukları
Çocuğun geliştirdiği bir davranış, onun dengesini bozacak nitelikte ise, ortada bir sorun var demektir. Yapılan davranıştan çok o davranışın altında yatan nedenler önemlidir. Aşırı yemek yeme ya da aşırı iştahsızlık da bu davranış bozukluklarından biridir.
Beslenme davranışı çocuk gelişiminin en basit yönüdür. Beslenme çocuğun ana-babasıyla ilişkilerini yöneten çeşitli güçlerin harekete başladıkları noktadır. Çok yeme ve az yeme olayları bazen bir bunalım belirtisi olabilir. Çocuğun beslenme güçlükleri öfkesinin, intikam duygusunun veya korkunun ifadesi olabilir. Çocuğun beslenme sorunları kendisini kabul ettirme veya dikkatleri üzerine çekme ihtiyaçlarına hizmet eden araçlar da olabilir...
Düşünecek olursak, biz yetişkinlerde de zaman zaman bu davranışlar ortaya çıkar. Moralimiz bozuk olduğunda ya da çok heyecanlandığımızda iştahımız kesilir. Normalde yediğimiz bir çok şeyi, bu ruh durumuna girdikten sonra yiyemeyiz. Bazen de kişiler, stres yaratan herhangi bir durum ya da olayla karşılaştıklarında, kendilerini aşırı yemek yemeye verirler. Bilinçsizce ve durmaksızın yemek yerler.
Çocuklar için de aynı duygular söz konusudur Ancak çocuk ile yetişkin arasında şöyle bir fark vardır. Yetişkin insan çoğu kez içinde bulunduğu ruhsal durumun farkındadır. Çocuk ise neden hırçınlaştığının, neden davranış bozuklukları gösterdiğinin farkında değildir.
Genellikle çocuklar ateşli hastalıklar geçirirken (grip, kızamık, kabakulak, boğaz enfeksiyonları gibi) yemek yeme isteklerini yitirirler, iştahsız olurlar. Bu durum doğaldır. Hasta çocuğu üstüne gidilmemelidir. Bazen de çocuklar kendileri için, heyecan yaratan durumlarda (Okula Yeni Başlama, Bir Yere Gitme, Birilerinin Eve Gelmesi vb) yemek yiyemezler. Bu da gelip geçici bir durumdur. Burada da çocuğu zorlamamakta fayda var. Çünkü sorun yaratan dışsal etken ortadan kalktığında, çocuğun bu davranışı da ortadan kalkar.
Fizyolojik hastalıklar, travmalar ve bunun gibi daha başka etkenler, dış etkenlerdir ve bir süre sonra geçerler. Dışsal etkenler geçtiği halde, çocuk hala yemek yememekte direniyorsa, ortada bir davranış bozukluğu var demektir. Aynı şey, aşırı yemek yeme davranışı için de geçerlidir. Babası iş seyahatine giden bir çocuk, babasının yokluğunu, aşırı yemek yiyerek doyurmaya çalışabilir. Ancak baba eve döndükten sonra, bu davranış kendiliğinden kaybolur. İşte eğer, dışsal etkenin baskısı ortadan kalktığı halde, çocuk hala aşırı yemek yemeye devam ediyorsa, burada da bir davranış bozukluğu söz konusudur.
Çocuklar genellikle “Sevgi” , “İlgi”, “Şefkat”, “İletişim” yoklukları ya da yetersizlikleri yüzünden davranış bozukluklarına yönelirler. Yokluk ya da yetersizlik, çocuğu ne şekilde etkiliyorsa, çocuğun davranışlarında da, o yönde bir bozulma-sapma söz konusu olur. Eğer çocuk iştahsızlığını ya da aşırı yemesini engelleyemiyor ve önüne geçemiyorsa, burada bir problem varlığından söz edebiliriz.
Ancak burada göz ardı edilmemesi gereken bir konuya da değinmekte fayda var. Çocukların iki yaşlarından sonra, büyüme hızları yavaşladığı için, eskiye nazaran daha az yemek yerler. Buna bağlı olarak, kilo almalarındaki eski hız kaybolur. Bu doğal olan durum, anne-babayı telaşlandırabilir. Bu aşamada anneler paniklerler ve çocuklarını zorla beslemeye çalışırlar. Çocuk da doğal olarak bunu reddeder. Çünkü çocuk ihtiyacı olduğu kadarını yer. Fazlasını yemez. Burada karşımıza, hatalı beslenme davranışları ve tutumları çıkıyor. Anneler, çocuklarını yemek yemeleri için zorlarlar ve korkuturlarsa, çocuk bir süre sonra, yemek yeme davranışını, anneye bir tepki olarak reddeder. Çocukla inatlaşıldığı sürece, çocuk istenilen hiç bir şeyi yapmaz. Çünkü baskı altına alındığını hisseder ve kendince kişilik savaşı verir. Çocuk yemek yememek için oyalanır, nazlanır, yeme süresini uzatır, yemek seçer, bazen de yediklerini çıkarır yani kusar. Anne-babanın daha fazla ısrarı, her yemek öğününü hem çocuk, hem de aile için işkenceye dönüştürür. Aynı zamanda anne-babayla çocuk arasında bir çekişmeye neden olur.
Böyle durumlarda dikkat edilmesi gereken, az yediği için çocuğun sağlığını tehdit eden bir durum olup olmadığıdır. Eğer böyle bir sorun yoksa çocuğu belli bir süre rahat bırakmalıdır. Yediği kadar yemesine saygı duymalı, “Yemezsen seni dilenciler alır” gibi tehditlere yer verilmemelidir. Aksi halde, yemek yeme davranışı, çocukta bir davranış bozukluğu haline gelebilir.
Çocuklardaki beslenme bozukluğunu düzenlemenin ilk yolu bu duruma yol açan nedenleri bilmek ve öğrenmek yönünde çaba harcamak olmalı…
Çocuklar genellikle “Sevgi” , “İlgi”, “Şefkat”, “İletişim” yoklukları ya da yetersizlikleri yüzünden davranış bozukluklarına yönelirler. Yokluk ya da yetersizlik, çocuğu ne şekilde etkiliyorsa, çocuğun davranışlarında da, o yönde bir bozulma-sapma söz konusu olur. Eğer çocuk iştahsızlığını ya da aşırı yemesini engelleyemiyor ve önüne geçemiyorsa, burada bir problem varlığından söz edebiliriz.
Ancak burada göz ardı edilmemesi gereken bir konuya da değinmekte fayda var. Çocukların iki yaşlarından sonra, büyüme hızları yavaşladığı için, eskiye nazaran daha az yemek yerler. Buna bağlı olarak, kilo almalarındaki eski hız kaybolur. Bu doğal olan durum, anne-babayı telaşlandırabilir. Bu aşamada anneler paniklerler ve çocuklarını zorla beslemeye çalışırlar. Çocuk da doğal olarak bunu reddeder. Çünkü çocuk ihtiyacı olduğu kadarını yer. Fazlasını yemez. Burada karşımıza, hatalı beslenme davranışları ve tutumları çıkıyor. Anneler, çocuklarını yemek yemeleri için zorlarlar ve korkuturlarsa, çocuk bir süre sonra, yemek yeme davranışını, anneye bir tepki olarak reddeder. Çocukla inatlaşıldığı sürece, çocuk istenilen hiç bir şeyi yapmaz. Çünkü baskı altına alındığını hisseder ve kendince kişilik savaşı verir. Çocuk yemek yememek için oyalanır, nazlanır, yeme süresini uzatır, yemek seçer, bazen de yediklerini çıkarır yani kusar. Anne-babanın daha fazla ısrarı, her yemek öğününü hem çocuk, hem de aile için işkenceye dönüştürür. Aynı zamanda anne-babayla çocuk arasında bir çekişmeye neden olur.
Böyle durumlarda dikkat edilmesi gereken, az yediği için çocuğun sağlığını tehdit eden bir durum olup olmadığıdır. Eğer böyle bir sorun yoksa çocuğu belli bir süre rahat bırakmalıdır. Yediği kadar yemesine saygı duymalı, “Yemezsen seni dilenciler alır” gibi tehditlere yer verilmemelidir. Aksi halde, yemek yeme davranışı, çocukta bir davranış bozukluğu haline gelebilir.
Çocuklardaki beslenme bozukluğunu düzenlemenin ilk yolu bu duruma yol açan nedenleri bilmek ve öğrenmek yönünde çaba harcamak olmalı…
İştahsızlık nedenleri:
Yanlış beslenme yöntem ve alışkanlıkları
Dışkılama bozukluğu-kabızlık
Psikolojik sorunlar
Ailenin bilgi eksikliği
Kronik hastalıklar
Sindirim sistemi hastalıkları (reflü, ülser, karaciğer hastalıkları)
Anemi
Vitamin ve demir eksikliği
Kısıtlı beslenme rejimleri.
Yanlış beslenme yöntem ve alışkanlıkları
Dışkılama bozukluğu-kabızlık
Psikolojik sorunlar
Ailenin bilgi eksikliği
Kronik hastalıklar
Sindirim sistemi hastalıkları (reflü, ülser, karaciğer hastalıkları)
Anemi
Vitamin ve demir eksikliği
Kısıtlı beslenme rejimleri.
Çocukta İştahsızlığın Bir Davranış Bozukluğu Olarak Ortaya Çıkma Nedenleri:
Anne babanın çocuğun üstüne aşırı düşmesi
Yemek yeme kurallarında katılık
Çocuğu yemek yeme konusunda tehdit etmek
Çocuğu kusma derecesine gelinceye kadar beslemek
Kendi kendine yiyebileceği yaşlarda bile, çocuğu annenin beslemesi
Çocuğu sevmediği yiyecekler için zorlamak
Yemek yemediği ya da az yediği zamanlarda çocuğu duygusal ve fiziksel cezalandırmak
Çocuğa sürekli olarak başka çocukları örnek göstermek ve kıyaslamak.
Bu ve buna benzer nedenler, çocuğun yemek yemeyi reddetmesine sebep olur.
Yemek yemeyi reddetme, anne ile çocuk arasında, çocuğun ruh sağlığını yakından ilgilendiren sorunlar göze çarpar. 0-6 yaş, çocuğun sağlıklı bir kişilik yapısının temellerinin atıldığı dönemdir. Ama ne yazık ki, bazen de, çocuk bu yaşlar arasında, davranış bozuklukları geliştirebiliyor. Bu yüzden anne-babaların çok dikkatli ve özenli olmaları gerekiyor.
Anne babanın çocuğun üstüne aşırı düşmesi
Yemek yeme kurallarında katılık
Çocuğu yemek yeme konusunda tehdit etmek
Çocuğu kusma derecesine gelinceye kadar beslemek
Kendi kendine yiyebileceği yaşlarda bile, çocuğu annenin beslemesi
Çocuğu sevmediği yiyecekler için zorlamak
Yemek yemediği ya da az yediği zamanlarda çocuğu duygusal ve fiziksel cezalandırmak
Çocuğa sürekli olarak başka çocukları örnek göstermek ve kıyaslamak.
Bu ve buna benzer nedenler, çocuğun yemek yemeyi reddetmesine sebep olur.
Yemek yemeyi reddetme, anne ile çocuk arasında, çocuğun ruh sağlığını yakından ilgilendiren sorunlar göze çarpar. 0-6 yaş, çocuğun sağlıklı bir kişilik yapısının temellerinin atıldığı dönemdir. Ama ne yazık ki, bazen de, çocuk bu yaşlar arasında, davranış bozuklukları geliştirebiliyor. Bu yüzden anne-babaların çok dikkatli ve özenli olmaları gerekiyor.
İŞTAHSIZ ÇOCUKLA
NASIL BAŞA ÇIKILIR?
İştahsızlık ve beslenme bozukluklarının nedenlerinin belirlenmesi sorunun giderilmesi için gereklidir. Bu amaçla çocuğun ağırlık ve boyunun yaşına ve genetik özelliklerine uygunluğu denetlenir. İştahı azaltan hastalıklar ayrıntılı olarak araştırılır. Belirgin sağlık sorunu bulunmayan çocuklarda psikolojik kökenli iştahsızlık düşünülmelidir. Bu durumun çözümü, vitamin ve mineral içeren ilaçların verilmesi değildir!
Gerçek ve kalıcı çözüm, aile ve çocuk arasındaki ilişkinin düzenlenmesi, beslenme şeklinin sağlıklı kılınması ve çocuğun yanlış alışkanlıklardan vazgeçirilerek eğitilmesi esaslarına dayanır. Henüz bebeklik döneminde kişiliğin oluştuğu düşünülür ise, ileriki yıllarda ortaya çıkabilecek iştahsızlık ve diğer kötü alışkanlıkların nedenleri daha iyi anlaşılır.
Örneğin bebek büyüdükçe bağırma ve ağlama ile isteklerini yaptırmanın bir yöntem olduğunu anlar, beslenmenin anne için çok önemli olduğunu keşfeder, televizyon karşısında veya oyunla, rüşvetle yemek yedirilmeye alışır. Giderek ” yemek sofrası” ceza, ödül, rüşvet ve mantıksız davranışların da yer aldığı bir “savaş sofrasına” dönüşür. Sevecen, sıcak bir yemek ortamının yaratılması, çocuğun sofra terbiyesini diğer aile bireylerini gözlemleyerek öğrenmesi gereklidir. Yemek sofrasının sorunların çözüm ve tartışma yeri olmadığının bilinmesi önemlidir. Belirli bir öğünde yeterli yemek yemeyen çocuğun diğer öğünlerde çok daha iştahlı olması beklenmemelidir. Çocukların beslenme eksikliğini telafi edecek miktarda daha fazla yemek yemeleri için aradan günler geçmesi şaşırtıcı değildir.
Çocukta Aşırı Yemek Yemenin Bir Davranış Bozukluğu Olarak Ortaya Çıkma Nedenleri
Bu davranış bozukluğunda da çocuğun doyurulmamış duygusal gereksinimlerinin tatminini görüyoruz. Anne-baba-çocuk arasında yeterli düzeyde sevgi yoğunluğu yoksa, çocuğun duygusal sorunlarına anne-baba cevap veremiyorsa, anne-baba çocuklarına karşı ilgisizse, eşlerden biri aşırı katı, diğeri ise aşırı hoşgörülü ise, çocuk yemek yeme davranışını abartabiliyor.
Aşırı yemek yemek, çocuk için ruhsal bir doyum arama çabasıdır. Anlaşılmayan ve yeterince kendini ifade edemeyen çocuklarda bu davranış bozukluğu görülebilir. Bu çocuklarda, aşırı yemek yeme ile birlikte, dikkati toplamada zorluk, sorunlarını şiddete dayalı çözmeye çalışma, okula uyumsuzluk, ders çalışmama gibi davranışlar da görülür. Çocuk sakin görünmesine karşın, aniden parlar ve öfkelenir.
NASIL BAŞA ÇIKILIR?
İştahsızlık ve beslenme bozukluklarının nedenlerinin belirlenmesi sorunun giderilmesi için gereklidir. Bu amaçla çocuğun ağırlık ve boyunun yaşına ve genetik özelliklerine uygunluğu denetlenir. İştahı azaltan hastalıklar ayrıntılı olarak araştırılır. Belirgin sağlık sorunu bulunmayan çocuklarda psikolojik kökenli iştahsızlık düşünülmelidir. Bu durumun çözümü, vitamin ve mineral içeren ilaçların verilmesi değildir!
Gerçek ve kalıcı çözüm, aile ve çocuk arasındaki ilişkinin düzenlenmesi, beslenme şeklinin sağlıklı kılınması ve çocuğun yanlış alışkanlıklardan vazgeçirilerek eğitilmesi esaslarına dayanır. Henüz bebeklik döneminde kişiliğin oluştuğu düşünülür ise, ileriki yıllarda ortaya çıkabilecek iştahsızlık ve diğer kötü alışkanlıkların nedenleri daha iyi anlaşılır.
Örneğin bebek büyüdükçe bağırma ve ağlama ile isteklerini yaptırmanın bir yöntem olduğunu anlar, beslenmenin anne için çok önemli olduğunu keşfeder, televizyon karşısında veya oyunla, rüşvetle yemek yedirilmeye alışır. Giderek ” yemek sofrası” ceza, ödül, rüşvet ve mantıksız davranışların da yer aldığı bir “savaş sofrasına” dönüşür. Sevecen, sıcak bir yemek ortamının yaratılması, çocuğun sofra terbiyesini diğer aile bireylerini gözlemleyerek öğrenmesi gereklidir. Yemek sofrasının sorunların çözüm ve tartışma yeri olmadığının bilinmesi önemlidir. Belirli bir öğünde yeterli yemek yemeyen çocuğun diğer öğünlerde çok daha iştahlı olması beklenmemelidir. Çocukların beslenme eksikliğini telafi edecek miktarda daha fazla yemek yemeleri için aradan günler geçmesi şaşırtıcı değildir.
Çocukta Aşırı Yemek Yemenin Bir Davranış Bozukluğu Olarak Ortaya Çıkma Nedenleri
Bu davranış bozukluğunda da çocuğun doyurulmamış duygusal gereksinimlerinin tatminini görüyoruz. Anne-baba-çocuk arasında yeterli düzeyde sevgi yoğunluğu yoksa, çocuğun duygusal sorunlarına anne-baba cevap veremiyorsa, anne-baba çocuklarına karşı ilgisizse, eşlerden biri aşırı katı, diğeri ise aşırı hoşgörülü ise, çocuk yemek yeme davranışını abartabiliyor.
Aşırı yemek yemek, çocuk için ruhsal bir doyum arama çabasıdır. Anlaşılmayan ve yeterince kendini ifade edemeyen çocuklarda bu davranış bozukluğu görülebilir. Bu çocuklarda, aşırı yemek yeme ile birlikte, dikkati toplamada zorluk, sorunlarını şiddete dayalı çözmeye çalışma, okula uyumsuzluk, ders çalışmama gibi davranışlar da görülür. Çocuk sakin görünmesine karşın, aniden parlar ve öfkelenir.
Anne-babalar bu davranış bozukluğunda da, her şeyden önce çocuklarıyla iletişim kurma yoluna giderek, gerçek sorunları öğrenmeli ve ona göre hareket etmelidirler. Toplumumuzda aşırı yemek yiyen çocuklar, çoğunlukla hoşa gider. Aşırı yemek yemenin, fiziksel olarak güçlü çocuklar yaratacağına inanılır. Hatta çocuk aşırı yeme ölçüsünden biraz az yerse, anneler üzülür ve çocuklarının hasta olmalarından kaygılanırlar. Bizim toplumumuzda şişman çocuk, istenilen çocuktur. Ancak bu aşırı yemenin, çocuğun ruh sağlığında normal gitmeyen bir şeylerin belirtisi olduğu genellikle düşünülmez. Durum böyle olunca da, sorun hiçbir zaman anlaşılamaz ve çözülemez. Böyle durumlarda aile yapısına bir bakmak gerekir. Konu ile ilgili bir uzmandan destek almak da sorunların çözümünü kolaylaştırabilir.